29 Ocak 2012 Pazar

Kurân Antikacılara Uğramaz



Mâzîmizin bize taşıdığı mîras hakîkaten çok değerlidir!

İslâm dünyası olarak -diğer coğrafyalar ve tarihlerle mukayese edildiğinde- ne kadar nasipli olduğumuzu itiraf etmek durumundayız. 

Herşeyden önce, mâzimiz bize İslâm'ı taşıdı!

Ancak, bizim geleceğe İslâm'ı lâyıkıyla taşıyabilmek yolunda ârızalarımız var! Komplekslerimiz, takıntılarımız var! Fobilerimiz, tabularımız var!

İslâmî ilimler sahasında bu ârızalar çok belirgindir ve artık tedâviye muhtaç olduğumuz kat'îdir!

Bir karıncaya dahî "ulu olduğu" nazarıyla bakan ahlâkın, irfanın mirasçılarıyız... Elbette, geçmişimizin değerli şahsiyetlerini ulularız... Onların kendi devirlerini aydınlatan ve bizim devirlerimize dahî ışığı düşen çalışmalarından her şekilde istifâde ederiz... 

Bununla beraber, şu ezikliğimiz nedir?!

Sanki, İslâmî ilimler sahasında ilmin kıymeti zamanla kayıtlıdır?! İlmin ve âlimin kıymeti, sanki üzerinden kaç asır geçtiğine veya bizden kaç asır önce yaşandığına bağlıdır?!

İlim ve âlim, vazo gibi bir eşya mıdır ki üzerinden geçen asırlar ona değer katsın!?

Peki, biz müslümanların nazarında, neden geçmişin ilmi ve âlimleri, günümüzün ilmi ve âlimlerinden "otomatik olarak" daha kıymetlidir?! Geçmiş, neden bizim nazarımızda "tartışmasız" üstünlüğe sahiptir?!

Nedir bu "antika" saplantımız?!

Saplantılarımızla kurguladığımız hiyerarşide, geçmişin ilmini ve âlimlerini "dokunulmaz" kılmışız... İlim anlayışımız ve kavrayışımız tam anlamıyla "müzelik" olmuş!!

Bu "hiyerarşi" zihinlerimizi o kadar bloke etmiş ki mâzîmizin esîrî olmuşuz! "Kökü mâzîde olan âtiyi" kurmak da nasibimiz olmaktan çıkmış!

Mâzî, "hazretler hiyerarşisi"nde zengin bir şeçerenin "meftûnları" olarak bize -bizi kilitleyen- bir "fitne" olmuş?!

Mâzînin bir kabahati yok; kabahat bizde?!

Geçmişte, İslâmî ilimler sahasında ceddimizin mîrasını "eski ve yazma eserler" düzeyinde inceleme-araştırma imkânlarım oldu... 

İslâm dünyası olarak, o eserlerin lâyık olduğu ilgiyi -muhafaza başta- göstermekten hâlen çok uzağız!! O eserlerin bazılarında belki vârolan "sırlardan" dahî haberdar değiliz?!

Bu sorumsuzluğumuza veya acziyetimize rağmen, geçmişe "erişilmez-ulaşılmaz üstünlük" izâfe etmekte son derece kararlıyız?! Acayip istikrarlıyız?!

Bu "karar" (?) veya "istikrar" (!) bizi "yeni şeyler" söylemekten ve "yeni keşifler" yapmaktan alıkoyuyor; farkında mıyız?!

Bilelim ki Mushaflar eskir; Kurân eskimez! 

Antikacıdan çıkmayanların (geçmişe saplanıp kalanların)  Kurânî Zekâ'sı inkişâf etmez! 

Edemez!

Neyzen Semazen

1 yorum:

Bülend SUNGUR dedi ki...

Tabii, yarının "klasiklerini" bu çağda üretmeye çalışırken, bugünden "antike" olmamak kaydıyla... :))

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2012/01/29/klasik-olmaya-calisirken-antika-olmak-tehlikesi