19 Ocak 2015 Pazartesi

KarikaTERÖR ve Kelebek Etkisi




Aslında, Kelebek Etkisi (Gleick, Chaos, p. 9-32)  diye bilinen şeyi,  Kur’ân çok açık biçimde tanımlar. Kozmosla kaos,  kâinat ile kıyamet arasında holistik yasalar hâkimdir. Bu yüzden, “söz, düşünce, duygu, yazı, çizgi” bile küçümsenemez ve oluşturacağı etkiler ihmal edilemez. 

Öyle ki tarihte ilk defa Yaradan’a çocuk isnadı,  bir düşünceden ve bunu ortaya koyan bir sözden ibaret olmasına rağmen, kâinatı neredeyse kıyametin eşiğine getirmiştir. Bu kozmik bilgiyi, Meryem Sûresi’nden (88-93 âyetler) alıyoruz.

“Rahman’ın çocuk edindiği” yönündeki sapkın iddia karşısında “semavat, arz ve dağlar” kâinat yasalarını tersine çevirecek bir kaosun eşiğinden dönmüştür.

Fizikçiler, Kurân’ın “Şey’en İddâ” (Meryem: 89) diye tanımladığı ve kâinata bir an kısa devre yaptıran o iddianın ürettiği  kozmik sarsıntı izlerini, belki de bir gün keşfedeceklerdir?!

Ama onlardan önce, biz dünyaya ve tarihe baktığımızda, yaşanan bir çok büyüklü küçüklü badireye hangi kelebeğin kanat çırpışlarının sebep olduğunu merak ediyor muyuz?! Bildiğimizi sandığımız fizik yasaların ardında, onları kuşatan metafizik yasalardan ne kadar haberdarız?!

Şahsen, Charlie Hebdo vak’asına bu zaviyeden bakıyorum.

İslamofobi

Bu münasebetle, İslamofobik bir dünya tasarlayanların rol verdikleri “Müslüman” (?) silahşorlar kadar, aynı yerden rol alan  antiteist kalemşorların nefret söylemlerini/çizimlerini de analiz etmeliyiz.  

Şunu çok iyi biliyoruz ki, özellikle son 10 yıldır –sanal dünyanın ve sosyal medyanın da çarpan etkisiyle- İslamî kutsallar,  kalemşor adreslerin yoğun ve sistemli saldırısı altında. Kalemin kılıçtan keskin olduğunu bilenlerin tasarladığı türden bir provokasyon bu!

İslâm’ın kutsallarının keskin kalemlerin hıncıyla sürekli tahkir, tezyif ve tâcize uğraması karşısında, bazı Müslümanların sözüm ona cinnet geçirmesiyle gelişen olaylara odaklanmanızı istemiyorum sizden…

Odaklanmamız gereken, kirli kalemlerin İslam’ın kutsallarını mütemadiyen ve çirkef biçimde aşağılamalarının (nefret söylemi)  nelerin kelebeği (kelebek etkisi) olacağıdır?

Medeniyetimiz

Öncelikle, şunları hatırlamalıyız. Biz, “söz ola kese savaşı; söz ola kestire başı” diyen ve buna bir de “dövene elsiz gerek; sövene dilsiz gerek” talîmini perçinleyen bir medeniyetin hikmet mirasçılarıyız. Uzun süre reddi miras içinde yetiştiğimizden, mirasyedi (!) olamadığımız doğrudur. Ancak, bu mirası helalinden yiyerek hazmetmek zamanıdır ve lâzımdır.

Bu hikmet okulunun başöğretmeni Efendimiz’den rivayete göre şunu da öğrenmişizdir. “Öyle beyan (ifade, ifade kuvvesi) vardır ki sihirlidir!” (Buhari, Ebu Davud, Tirmizi)  

Böyle olunca -tersinden bakarak-  kelamın ve kalemin tesirinden doğabilecek fitneler, bizim nazarımızda “ifade hürriyeti” denilerek geçiştirilemez ve aklanamaz.

Çünkü, kamu düzeni ve barışını korumak için fitne-fesata yol açacak aykırılıklara set çeken Kurân’ımızın ortaya koyduğu kaide 1400 yaşındadır ve hepimizin malumudur.

“Allah’tan başkasına tapınanlara sövmeyin ki onlar da bilgisiz bir düşmanlıkla Allah’a sövmesinler…” (En’âm: 108) Bu kaide “lâ ikrâhe fi’d-dîn/dinde zorlama yoktur” (Bakara: 256) düsturuyla bütünlük arz eder.

Fitne Fesat

Bu çerçeveye rağmen, fesat odaklarının bile ıslahatçı diye takdim edildiği (Bakara:11) bir dünyada yaşadığımızı bilmekteyiz ve “karada denizde zuhur eden fesatın” (Rûm: 41) ardındaki kelebek etkisini merak etmekteyiz.

Bize göre, son 10 yılda basın yayın ve internet yoluyla sergilenen İslam karşıtlığının ve hatta düşmanlığının hedefinde Rasulullah vardır! Peygamberimizin ruhaniyetini hedef alan ve taciz eden en galîz neşriyatın dünyaya, hayata ve belki de semavata yansımalarının olabileceği hususu, Kurân’da izini sürebileceğimiz sırlı bir inceliktir. Kanaatimce bu, o kelebektir!

Alimden Zalim; Şairden Şerîr 

Ne hikmettir ki Kurân’ımızda Enbiyâ (Peygamberler) Sûresi gibi Şuarâ (Şairler) Sûresi vardır. Fakat bir Ağniya (Zenginler) veya Fukara (Fakirler) sûresi yoktur. Savaşçılar sûresi de yoktur!

Temiz siyaset gibi temiz medya ihtiyacının da herkesçe teslim edildiği çağımızdan 14 asır önce, Kurân’ın  Şuara (221-227. âyetler) sınıfını tahlil ve tenkit etmesi dikkat çekicidir. “Haber vereyim mi size, kime iner şeytanlar?” sualiyle açılan yedi âyetlik bir pasajdan bahsediyoruz.

Unutmayalım lütfen, yüksekten uçan kartalların kanat uzunluğuyla değil; küçük ve masum gördüğümüz bir kelebeğin kanatlarındaki yıkıcı etkiyle ilgileniyoruz.

Şeytanın Avukatları Var; Ya Bizim

Nedendir bilinmez; bir süreden beri bazı kalem ve kelam sahipleri yeteneklerini ve kendilerine tahsis edilen mecraları Rasulullah’a karşı silah gibi kullanmaktadırlar. Rasulullah’ın mânevî şahsiyetini - karalayarak ve aşağılayarak - taciz etmeye yemin etmiş gibidirler…

İslam dünyasının, bu çirkef ve kabul edilemez neşriyat karşısında,  kurumlaşmış ve hukukî tepkiler ortaya koymaktaki ihmali ve acziyeti ise daha acıdır. Kelebek bir de bunun için kanat çırpmaktadır!

Oysa, son 10 yılda yaşanan acı tecrübelerden sonra şimdiye kadar, İslam ülkelerinin uluslararası bütün teşkilatlarında, üye ülkelerin iç hukuklarında yapacakları düzenlemelerle Rasulullah’ın manevi şahsiyetini müdafaa etmeleri karara bağlanmalıydı. Dünya coğrafyasının herhangi bir noktasında Rasulullah’a karşı neşir yoluyla işlenen suçlar, gıyabî yargılamalarla hükme bağlanmalı; kalem sahipleri gıyaben mahkum edilebilmeliydi. Haklarında yakalama kararı çıkartılmalı ve uluslararası dolaşıma sokulmalıydı. (bkz. Evrensel Yargı Yetkisi ve Mağdura Göre Şahsilik İlkesi)

Böylece, Fahr-ı Kâinat’ın şeref ve haysiyetine saldırılar karşısında tepki vermek, üç-beş çapulcunun adaletine (!) bırakılmamış olurdu.

Son Perde

2005’de Danimarka’da ateşlenen karikaterör, 2015’de Fransa’da “şairlerini savaşçılara” kurban vermiş gibidir.  Şairlerini ve nefret söylemlerini sahiplenenler, aslında sahipsiz savaşçıları (teröristler) İslâm’a mâletmektedirler.

Senaryo gereği, şairiyle savaşçısıyla herkes rolünün hakkını vererek ölmeliydi; ölmüştür. Bu serinin diğer bölümlerine devreden, yalnızca İslamofobi olmalıydı; olmuştur!  

Ancak bu seri, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş (Enbiya: 107) Efendimizi hedef almaya ve İslam dünyası kayıtsız kalmaya devam ettikçe, korkarım o kelebeğin kanatları pırpır edecek ve âlemler titreyecektir… Allah korusun!