https://www.youtube.com/watch?v=CTHyPWb_h3g
Sanal dünyada bir ARŞİV oluşturacak ve tarihe not düşecek
kadar bulundum. Ama bu mecrada, bu yolda kimseyle buluşamadım. Başta müslümanlar,
tüm insanlık Kurân'ı MEHCUR bırakmış. Bunu yaşadım ve Kurân'ın kaderini
paylaştım. [Furkan Sûresi: 30] Bundan sonra, Kurân Ar-ge'sine devam eder ve Allah takat ve imkân verirse kitaplar kaleme alırım ancak... Kitap için bugüne kadar acele etmedim, etmem. Zirâ, sanal dünya ile gerçek dünya arasında Kurân'ın MEHCUR bırakılışı itibarıyla fark yoktur. Sanal dünya, hâli pür melâlimizin falıdır zâten! Hâlimiz neyse, ona göre çıktı fâlimiz... İnsanlığın kurtuluşu İslam sayesinde olacaksa, bu Kurân ile olacaktır. Kurân'ı insanlığa takdim/tebliğ edecekler müslümanlar olduğuna göre, şunun bilinmesi zarurî ve hayatîdir, bilinmemesi faciadır: Rutin/bildik dînî-ilmî-manevî hizmetlerin varlığı, Kurân'ı mehcur bırakmadığımızı iddia etme yeterliliğine sahip değildir. 1400 yıldır ve gece gündüz Kurân'a dair güzellemeler yapıyor olmamıza rağmen, KURÂN KADAR BÜYÜK düşünme istidâdımızın [QQ] vücut bulmadan körelmiş olması, bizi Kurân'ı mehcur bırakanlar sıfatına/sınıfına mahkûm etmiştir. "Konvansiyonel" ilâhiyatın (medrese) ve de "konfeksiyonel"(!) ilâhiyatın (akademi) bizi Kurân'la buluşturacak nisbette yüksek QQ'su yoktur. Bu, vaziyete göre sabit; mâzi ise buna şahittir. Şu halde "Ağlayın, su yükselsin; belki kurtulur gemi?!"... Ya da...?!
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder