Hatırlarsanız, "Kurân Senin İçinde" başlıklı makalemizde Sayın Yusuf Kaplan'a ve kendi yazılarında gündeme getirdikleri "ümmîleşmek" kavramına atıfta bulunmuştuk.
Sayın Kaplan, kendi "ümmîleşme" tanımını ortaya koymuştu ve sözünün en başında merhum Mehmet Âkif Bey'in "ilhâmı doğrudan Kurân'dan almak" ilkesine itirazını sebepleriyle izah etmişti.
Biz de bu itiraza itiraz etmiştik!
Ümmîleşmenin ancak ilhâmı doğrudan Kurân'dan almakla mümkün olabileceğini; Peygamber Efendimizden sonra başka usulde ümmîleşmenin mümkün olamayacağını iddia etmiştik!
Yâni, bizim ümmileşme dediğimiz şey, Kurânî Zekâ'mızı etkinleştirmek ve seviyesini imkân/nasip ölçeğinde yükseltmek demektir! Kurân'daki zekâ ile bizdeki zekânın kilit/anahtar uyumunu yakaladığı özel bir seviyeden bahsetmektiyiz. Bu özel durum, ümmîleşme hedefini de karşılamakta ve içine almaktadır!
Şimdi, bunu Aralık 2007'de kaleme aldığım bir Kurân incelemesi ile somutlaştırmaya ve örneklemeye çalışacağım...
İkinci ve üçüncü bölümlerde, ilhâmı doğrudan Kurân'dan almanın ve bu yolla ümmîleşmenin nasıl olabileceğine dair sizlere fikir verebilecek bir inceleme okuyacaksınız...
Biz bu incelemeyi, zamanında tasavvuf/tarikat süreçlerini tamamen inkâr eden ve bunu Kurân'ı referans alarak yaptığını söyleyen bazı insanlara karşı kaleme almıştık!
Yani, onlar ilhâmı doğrudan Kurân'dan aldıklarını zannediyorlardı?! Maalesef, buna rağmen bir türlü ümmîleşemiyorlardı?!
Diğer taraftan, tasavvuf/tarikat süreçlerini tecrübî olarak yaşayan ve hallerinden memnun oldukları için itirazlara kayıtsız kalan veya tepeden bakmayı tercih edenler vardı...
Onlar da, nihâyetinde "Ben ol da, anla!" diyorlar; muhataplarını "doğrudan" Kurân'a yönlendiremiyorlardı!
Hülâsa, "ilhâmı" nereden ve nasıl alacağımız yeni bir tartışma değildir! Ancak, artık bu tartışmanın sonunu getirmeliyiz ve nihâî delillere, ispatlara ve metotlara ulaşabilmeliyiz!
Yoksa, dînimizden ve dînî kaynaklarımızdan bin sene daha ilim yerine sâdece "edebiyat" tahsil ederiz?!
Neyzen Semazen
*Tasavvuf literatüründeki "teveccüh"ten bahsetmiyoruz!
Neyzen Semazen
*Tasavvuf literatüründeki "teveccüh"ten bahsetmiyoruz!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder